Uykudan Sıçrayarak Uyanmamak İçin Dua

Mekarimu'l-Ahlak'ta yazılıdır ki; "Ne zaman uykudan sıçrarsanız on kez şunları söyleyin:

أعُوذُ بِكَلِماتِ اللهِ مِنْ غًضَبِهِ وَ مِنْ عِقابِهِ وَ مِنْ شَرِّ عِبادِهِ وَ مِنْ هَمَزاتِ الشَّياطينَ وَ أنْ يَحْضُرُونَ

E'uzu bikelimâtillâhi min ğazabih ve min iqâbih ve min şerri ibâdih ve min hemezâtiş şeyâtîn ve en yehzurûn.

Allah'ın gazabından, cezalandırmasından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve onların yanımda bulunmalarından yine Allah'a sığınırım."

Tıbbu'l-Eimme'de, İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s), o da İmam Ali'den (a.s) şöyle rivayet etmiştir: "Çok ağlayan çocukları dindirmek, uykudan korkuyla ve sıçrayarak uyananları rahatlatmak ve ağrıdan dolayı uyuyamayan kadınların uyumasını sağlamak için şu iki ayeti okuyun:

فَضَرَبْنَا عَلَى آذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِنِينَ عَدَداً (11) ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَى لِمَا لَبِثُوا أَمَداً

Fezarabnâ alâ âzanihim fil kehfi sinîne adedâ, summe be'asnâhum lina'leme eyyul hizbeyni ahsâ limâ lebisû emedâ.

"Onları bir uykuya daldırdık, yıllarca hiçbir şey duymadılar. Sonra da iki taraftan hangisi, onların ne kadar yatıp kaldıklarını hesap edip ayırt edecek, bilelim diye tekrar onları uyandırdık."[1]

Aynı şekilde, Mekarimu'l-Ahlak'ta yazılıdır ki; "Korkarak sıçradığınızda şu ayetleri okuyun:

Âl-i İmran, 18:

شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Şehidallâhu ennehu lâ ilâhe illâ hû, velmelâiketu ve ululilmi qâimen bilqist, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm.

"Allah şahittir ki, kendisinden başka yoktur ilah. Meleklerle bilgi sahipleri de tam bir doğrulukla bunu bildiler, bildirdiler. O hüküm ve hikmet sahibinden başka ilah yoktur."[2]

Ayetel Kürsi:

اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ (255) لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (256)‏ اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul qayyûm, lâ te'huzuhu sinetun ve lâ nevm, lehu mâ fis semâvâti ve mâ fil arz, men zellezî yeşfa'u indehu illâ biiznih, ya'lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yuhîtûne bişey'in min ilmih, illâ bimâ şâ, vesia kursiyyuhus semâvâti vel arzi ve lâ yeûduhu hifzuhumâ ve huvel aliyyul azîm * lâ ikrâhe fiddîn qad tebeyyenerruşdu minelğayy, femen yekfur bittâğûti ve yu'min billâhi feqadistemseke bilurvetilvusqâ, len-fisâme lehâ, vallâhu semîun alîm * allâhu veliyyullezîne âmenû yuhricuhum minez zulumâti ilennûr, vellezîne keferû evliyâuhu-muttâğûtu yuhricûnehum minen nûri ilezzulumât, ulâike ashabun nâri hum fîhâ hâlidûn.

İsra, 110-111:

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَـنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً (110) وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا

Qulid'ullâhe evid'urrahmâne eyyâmen mâ ted'û, felehul esmâel hunsâ ve lâ techer bisalâtike velâ tuhâfit bihâ vebteği beyne zâlike sebîlâ * Ve qulilhamdu lillâhillezî lem yettehiz veleden ve lem yekun lehu şerîkun filmulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbîrâ.

"De ki: "İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırsanız en güzel isimler O'nundur. Namazında pek bağırma, pek de sesini gizleme; bu ikisinin arasında bir yol tut. 'Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, acze düşüp de yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a hamdolsun!' de ve O'nu tekbirle an."[4]

Yunus, 3:

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ

İnne rabbekumullâhullezî haleqas semâvâti vel arza fî sitteti eyyâm, summestevâ alel'arşi yudebbirul emre m âmin şefi'in illâ min ba'di iznihi zâlikumullâhu rabbukum, fe'budûhu efelâ tezekkerûn.

"Şüphe yok Rabbiniz, öyle bir Allah'tır ki gökleri ve yeryüzünü altı günde yarattı da sonra arşında kudret ve tedbiriyle her şeye hâkim oldu. Her işi o, takdir ve gereğince tedbir eder. Onun izni olmadıkça hiçbir şefaatçi şefaatte bulunamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, artık kulluk edin ona. Düşünmez, ibret almaz mısınız?"[5]

Tevbe, 128-129:

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ (128)فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Leqad câekum rasûlun min enfusikum, azîzun aleyhi mâ anittum, harîsun aleykum, bilmu'minîne raûfun rahîm. * Fe in tevellev fequl hasbiyellah, lâ ilâhe illâ hû, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm.

"Ant olsun, size içinizden, sizden öyle bir elçi gelmiştir ki bir sıkıntıya düşmeniz pek ağır gelir ona, pek düşkündür size, müminleri esirger, rahimdir. Fakat döner, yüz çevirirlerse (Ey Peygamber) hemen de ki: Allah yeter bana, yoktur ondan başka ilah, ona dayandım ve odur büyük arşın sahibi."[6]

Enbiya, 42:

قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَنِ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ

Qul men yekleukum billeyli vennehâri minerrahmâni bel hum an zikri rabbihim mu'rizûn.

"De ki: "Gece gündüz, sizi Rahman'dan kim koruyacak?" Hayır, onlar, Rablerini anmaktan yüz çeviriyorlar."[7]

Mümin/Gafir, 16-17:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ (16)الْيَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ

Yevmehum bazirû lâ yehfâ alallâhi minhum şey'un limenil mulkulyevme lillâhil vâhidil qahhâr * elyevme tuzcâ kullu nefsin bimâ kesebet lâ zulmel yevme innellâhe seriul hisâb.

"O kavuşma günü, onlar, kabirlerinden çıkarlar, Allah'a karşı hiçbir şeyleri gizli kalmaz; (bilir misin) bugün saltanat ve tedbir kimindir? Bir ve her şeye üstün Allah'ındır. O gün herkes, ne kazandıysa onun karşılığını bulur; o gün zulüm yoktur; şüphe yok ki Allah'ın hesabı, pek tezdir."[8]

[1]-Kehf, 11-12.

[2]-Âl-i İmran, 18.

[3]-Bakara, 255-257.

[4]-İsra, 110-111

[5]-Yunus, 3.

[6]-Tevbe, 128-129.

[7]-Enbiya, 42.

[8]-Mümin (Gafir), 16-17.
dua

Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.

Yorum Gönder (0)
Daha yeni Daha eski